MEKTUP
Afyonkarahisar Kızılay Maden Suyu Yazdır E-posta
Yazar Av.Kadir Daylık   
Pazar, 24 Aralık 2006


Afyonkarahisar'da maden suyu, il merkezine 22 km. uzaklıkta, denizden 1000 m. yükseklikte, tren yolu üzerinde, etrafı tepelerle çevrili bir yamaçtan kaynar.
 
Kaynağın ilk işletme hakkı, Şişli Etfal Hastanesi’ne verilmiş, daha sonra da, 1926 yılında Kızılay Kurumu’na devredilmiş olup, halen işletme bu kurum tarafından sürdürülmektedir. Kızılay Madensuyu, 1900 Paris, 1932 Londra sergilerinde altın madalya kazanmıştır.
 
Uzmanların görüşüne göre bu sular, yerin dibinden gelen sulardandır. Afyon’daki suların tümünün, sıcak olduğu halde, bu suyun soğuk oluşunun nedeni, kaynaktan ayrılarak daha uzun yollardan gelmesidir.

Suyun soğumuş olması suyun değerinden hiçbir şey yitirmez. Saf sodyum bikarbonatlı gazlı sulardandır. A-B-C adlı üç kaynaktan yararlanılmaktadır. Kaynakların kapasitesi, örnek bir düzeydedir. Dışardan yabancı suların karışması engellenmiştir. Suların bulunduğu alan birkaç kilometre genişlikte olup, çalışmalarla yedi kaynaktan elde edilen maden suyunun toplam debisi, 24 saatte 90 ton, yıllık üretimde ise 70 milyon şişedir. Ayrıca, kaynak sızıntısının toprak üstünde bıraktığı sodyum bikarbonat tuzları da, çamaşır sodası ve çinicilik sanayinde kullanılır.

Afyonkarahisar Madensuyu, sağlığa yararlı doğal sular grubundandır. Bikarbonatlı ve bol gazlı olan özelliği nedeniyle, mide, karaciğer, safra yolları, bağırsak hastalıklarının tedavisinde etkilidir. Midenin boşalmasını, sindirimin kolaylaşmasını sağlar.

Afyonkarahisar’ın Meşhur Maden Suyu

Türkiye’deki belli başlı maden sularından biri de Afyonkarahisar’dadır. 

Gazlıgöl kaplıcasının güneyinde bulunan ve Demir yoluna 200 metre kadar bir uzaklığı olan Karahisar Maden Suyu’nun oldukça tanınmış bir mazisi vardır. Bilhassa Frikyalıların merkezi olan Ayazin şehrine yakın bulunuşu tarihi ehemniyetini bir kat daha artırmaktadır. Son hafriyatlarda menbaanın civarında 30 metre kadar derinliklerde eski inşaat bakayalarına rastlanışı kaynakların tarihten evvelki devirlerde bile kullanıldığına delildir. 1900 yılında II. Abdülhamid’e Belçikalı bir hekimin Afyonkarahisar maden suyu tavsiyesi üzerine padişahın emriyle su tahlil edilmiş ve tapusu Sultanhamitte kalmak üzere suyun imtiyazı Şişli çocuk hastanesine verilmişti. 1914 harbinden sonra imtiyaz Afyonkarahisar hususi muhasebesine geçmiş ve 1924’te de tüccardan bir zat kiralamıştır.

1926’da maden kanunu ile devlete geçen kaynaklar meyanında Karahisar Maden Suyu da Kızılay cemiyetine hususi bir mukavele ile devredilmiştir. O tarihten beri de Kızılay’dadır.

Şimdiye kadar pek basit bir tarzda çalıştırılan menbaalar geçen sene 450 bin lira sarfedilerek Fransa’dan getirilen otomatik bir makine ile zenginleştirilmiştir.

29.04.1953 VATAN- Afyon İlavesi

Afyon Gazlıgöl’de 5 bin yıllık maden suyu

Afyon’un Gazlıgöl Beldesi’nde bulunan Kızılay maden suyu, 5 bin yıldır insanlara şifa dağıtıyor. Kızılay maden suyu fabrikası müdürü Recep Dönmez yaptığı açıklamada, Kızılay maden suyunun, Frigler döneminden kalma bir kaynak olduğunu belirterek, 78 yıldır fabrika olarak iç ve dış piyasaya üretim yapıldığını söyledi. Maden suyunda insan sağlığı için gerekli birçok mineral bulunduğunu ifade eden Dönmez, konuyla ilgili olarak şu bilgileri verdi: “Mineralli suların, insanlar tarafından şifa amaçlı kullanımı, yazılı tarihin öncesine dayanıyor. İnsanların nedenlerini bilmedikleri halde birtakım hastalıkların tedavisinde maden sularını kullandıkları bilinen bir gerçektir. Afyon Gazlıgöl’de bulunan maden suları ve jeotermal suların, kullanımı Frigler zamanına kadar uzanıyor. Gazlıgöl Beldesi’nde bulunan Kızılay maden suyu, 5 bin yıldır insanlara şifa dağıtıyor. Firig Kralı Midas’ın bölgede hamamlar inşa ettirdiği bilinmektedir. Romalıların hamamlarının bazıları yörede halen kullanılmaktadır. Osmanlılarda ise başta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere pek çok padişahın, maden sularından istifade ettiği, üstelik bu suları birçok zorluklarla İstanbul’a getirdikleri tarihi gerçektir. Kızılay maden suyu 1923 yılında Eskişehir-İzmir demiryolu hattı yapımında çalışan Fransız mühendislerce Ankara’ya götürülerek tanıtıldı. Maden suyu fabrikası ise 1926 yılında Atatürk’ün isteğiyle Kızılay Derneği’ne gelir getirmesi amacıyla kuruldu.”

KOCATEPE (Afyon) Sayı: 11957 • BİZİM GAZETE (Afyon) Sayı: 380

Maden suyunda ‘Kızılay’ tartışması

Afyonkarahisar Kızılay Maden Suyu şişelerinin üzerinden Afyonkarahisar yazısının kaldırılması konusu hakkında açıklama yapan Kızılay Genel Başkanı Tekin Küçükali, hatanın matbaadan kaynaklandığını ifade etti.

Yıllardır üretimi ilimizde yapılan Kızılay Maden Suyu'nun şişelerinde yer alan 'Afyonkarahisar' yazısının kaldırılması ilimizde büyük tepki toplamıştı.

Afyonkarahisarlı vatandaşlar ise şişelerin üzerine ismimizin yeniden yazılmasını istemişti. ODAK'ın kamuoyuna duyurduğu bu haber sonrasında Kızılay Maden Suyu şişelerinin üzerine ilimizin ismi yeniden yazılmıştı.

HATA BİZDE DEĞİL

Kızlay Derneği Genel Başkanı Tekin Küçükali ise böyle bir hatanın yaşandığını belirterek, şişelerde artık Afyonkarahisar yazısının bulunduğunu belirtti. Küçükali, “ Maden suyu şişelerimizde Afyonkarahisar yazısı bir dönem yoktu. Matbaadan kaynaklanan hata sonrası bu düzeltildi. Hata bizde değil" dedi.

Afyonkarahisar halkının Kızılay Maden Suyu 'na sahip çıktığını belirten Genel Başkan Küçükali, "Dünyanın neresine giderseniz gidin Afyonlular mutlaka Kızılay Maden Suyu nu istiyor. Bu son derece önemli" diye konuştu.

Mehmet Emin Kalender - Kenthaber / Emirdağ Yayın Tarihi : 4 Mart 2006 Cumartesi Güncelleme :5 Mart 2006 Pazar 2:47

 

 
AYTAM'ı anlatabilmek... Yazdır E-posta
Yazar Av.Kadir Daylık   
Pazar, 24 Aralık 2006

Hocamız Prof. Dr. İrfan Ünver Nasrattınoğlu, Afyonkarahisar’ımızın yetiştirdiği çok değerli bir kişidir. Afyonkarahisar’ımızın tarihi, kültürü için yaptıklarını, araştırmalarını, kitaplarını, çabalarını anlatmakla bitiremeyiz. Fazla söze gerek yok google’da “nasrattınoğlu” ya da “irfan ünver nasrattınoğlu” diye bir arama yaptırdığınızda binlerce sayfa bulursunuz. AYTAM için, hocamızın bu değerli kişiliği ve engin tecrübesinden yararlanmak istedik. Kendisine hiç haber vermeden gruba üye yaptık. Yakışıksız bir şey oldu ama sonunda iş tatlıya bağlandı… AYTAM’ı anlatabilmek, başlığı ile bu yazışmaları size gönderiyoruz.

 AYTAM Afyonkarahisar Yerel Tarih Araştırmaları Merkezi

19.12.2006

Sevgili AYTAM'cılar;
Güzel bir iş yapmış, bir site oluşturmuşsunuz. İyi de, sizin yolunuzdan bana 30 tane ileti geldi. Yani işin cılkı çıktı ve rezalete dönüştü.
Lütfen, adres listenizden adımı çıkarınız.
Selamlar
İ.Ü.NASRATTINOĞLU

19.12.2006

 

Rahatsız ettiğimiz için çok özür dileriz. Gruba bizim bilgimiz dışımızda da e-posta adresi eklenebilmektedir. Çıkma isteğinizi içeren postanızı alır almaz sizi gruptan çıkardık. Sağlıcakla kalınız.

AYTAM adına

Av. Kadir Daylık

20.12.2006

Kıymetli Hocam,
Kıymetli Hemşehrimiz,
AYTAM'ı, Türkiye çapında değerli bir Avukat olan hemşehrimiz Kadir DAYLIK kurdu. Ulucamiye yakın olan Afyonkarahisar evlerinden bir ev satın aldı. Yakında o evi hizmete açacak, çok güzel projeleri var. Araştırmaları fevkalade müsbet. Mükemmel belgelere ulaşmış durumda.
Sizin email adresinizi, sizin gibi bir büyüğümüzü, kültürlü abimizi tanıması, bazı ortak konularda birlikte hareket etmeniz açısından, iftiharla ben vermiştim.
Emaillerinizden görüyorumki, sizi üzmüş oluyoruz. Özür dilerim.
Yapılan tarihsel ve Afyonkarahisar'ı tanıtmaya yönelik bu eylemi, sizin de desteklemenizi bekliyoruz. Sizden bu konularda öğreneceğimiz çok şey var. İlginizi bekliyoruz.  
Olaya birde bu yönüyle bakmanızı istirham eder, size ve mensubu olduğum Derneğimizin sayın Yönetim Kurulu üyelerine saygılarımı sunarım.
Seçkin KÖSE
1969 ve 1971 Yılları
DÜNYA Daktilografi Şampiyonu
Para Finans Factoring Hizmetleri
A.Ş. Genel Müdürü 

21.12.2006

Seçkin Bey,
Yakın ilginiz ve desteğiniz için çok teşekkür ederim, sağ olun, var olun.
Av.Kadir Daylık

21.12.2006

Sayın Kadir Daylık,
Ne olduğunu tam anlayamadan, mail kutuma ileti yağması, bu nedenle benim için önemli bazı iletilerin geriye gitmesi (zira sık sık yurt içi-dışı seyahatler yapıyorum), canımı sıkmıştı.
Bugün dostum Seçkin Köse'den aldığım mail, bana gerçeği öğretti ve sizden özür diliyorum. Ve de, kutsal girişiminizi kutluyorum.
Sizden ricam, iletileri, grup listesiyle değil de, adınızla bana yollamanızdır.
Çalışmalarınızda bana düşen görev olursa, elbette desteklerim.
Başarılar diliyor, gözlerinizden öpüyorum.
İ.Ü.NASRATTINOĞLU

21.12.2006

Saygıdeğer hocam, sayın İrfan Ünver Nasrattınoğlu,
Babam ve annem Afyonkarahisar’lıdır. Ben, babamın görevi gereği bulunduğu Konya’da doğmuşum. Çocukluğum, Kars ve Keşan’da geçti. Ortaokul üçüncü sınıfı ve lise’yi babamın emekliliğinden sonra yerleştiğimiz Afyonkarahisar’da bitirdim. 1978 sonbaharında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okumak için Afyonkarahisar’dan ayrıldım ve halen İstanbul’da serbest avukatlık yapmaktayım.

İstanbul’da yerleşip burada evlenmeme ve mesleğimi burada sürdürmeme rağmen, yakınlarımın Afyonkarahisar’da bulunması nedeni ile zaman zaman arası uzasa da ve bayramlarda - seyranlarda çok kısa süreli de olsa Afyonkahisar ziyaretlerim hiç bitmedi. 1983 – 2003 yılları arasındaki 20 yıllık yoğun mesleki çalışmalarım arasında ve İstanbul’dan takip edebildiğim kadarı ile de Afyonkarahisar’da olup bitenler ile hep ilgilendim.

Uzakta kaldıkça ve zaman içinde ilişkiler seyrelip sislendikçe bu şehre olan sevgim ve ilgim büyüdü ve güzelleşti. Zira uzaklık ve bulanıklık, çirkinlikleri örtüp sadece güzel anıları ve iyi özlemleri öne alıyor. Bu şekilde her şeyi hayal dünyamızın genişliği ile süsleyip ortaya koyuyoruz.

Afyonkarahisar’a geliş gidişlerimde, ilk gençliğimin Afyonkarahisar’ının kaybettiklerini gördükçe de çoğu kez, çaresiz duygulandım. Şehrimin çehresi değişiyor, evler yıkılıyor, yollar açılıyordu. Bu değişiklikler içerisinde en çok, kültür mirasımız içerisinde seçkin bir yere sahip olan, hayat biçimimizin, gelenek ve inançlarımızın oluşturduğu ve bize miras kalan evlerimizin kayboluyor oluşu beni dehşete düşürüyordu. Oysa biliyoruz ki eskiden kalan her şeyi (hele evlerimizi) gelecek kuşaklara içerdikleri özellikleri ve güzellikleri ile taşımak hepimizin insanlık görevidir.

Yıllar önce oluşmuş sevgi ve hayranlığım, giderek yok olan Afyonkarahisar Evleri’nden nispeten, az değiştirilmiş bir evi, sadece koruma amacıyla 1998 yılında satın almamıza sebep oldu. Tarihi sivil mimarinin seçkin ve özellikli bu örneklerinde yapılacak bakım ve korumanın usulüne uygun yollarını göstermek ve örnek oluşturmak için bu evde bakım uygulaması yapma isteğiyle Afyonkarahisar’da ilk kez T.C.Kültür Bakanlığı Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan izin aldık. 2003 yılı başında bu evdeki bakım uygulamalarımız tamamlandı. Bu evi satın alma sebebimiz olan eski Afyonkarahisar Evlerinden hiç olmazsa birini, hiç değiştirmeden tüm özellikleri ile koruma amacımız da gerçekleşmiş oldu.

Ancak tarihi bir evi gelecek kuşaklara aktarabilmek için sadece onarmak ve orada durmak bize yetmedi. Toplumumuz için,  doğduğumuz, doyduğumuz, yaşadığımız ya da duygulandığımız kent için, “ne yaptınız”  diye sorulduğunda söyleyecek bir sözümüz olsun istedik. Bunun için fikrini ve mekânını adım adım oluşturduğumuz AYTAM Afyon Yerel Tarih Araştırmaları Merkezi’ni hayata geçirmeye karar verdik. Öncelikle onardığımız ve içini dayayıp döşediğimiz tarihi evi AYTAM’a tahsis ettik.  

AYTAM, her türlü orijinal resim, belge ve objeyi ve kayıt altına alınmış sözlü anlatımları kullanarak, Afyonkarahisar’ın yerel tarihini aydınlatmak, herkes için anlaşılır hale getirmek ve sevdirmek amacıyla yola çıkmıştır. AYTAM Afyonkarahisar Yerel Tarih Araştırmaları Merkezi, yıllar içinde toplanarak oluşturulan küçük koleksiyonların sergilenmesi için kapılarını açacak olup AYTAM dostlarının bağışlayacağı veya emanet bırakacağı resim, belge ve nesneyi geleceğe taşıma görevini üstlenecektir.

Sergiden başka yerel tarihin, sözlü tarihin, mikro tarihin, kentteki işyerlerinin, toplulukların, gündelik hayatın tarihinin araştırılması, böylece sessiz çoğunluğun tarihe dâhil edilmesi AYTAM’ın amaçlarındandır.  

AYTAM, Afyonkarahisar’daki sıradan insanların tarihinin yazılışını arzulamaktadır. Dolayısıyla Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Helenler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar’ın kültürel özelliklerinin harmanlandığı, geçmişteki ve günümüz Afyonkarahisar’ının yerel tarihinin anlaşılmasını ve bundan zevk alınmasını teşvik etmek için yola çıkan AYTAM’ı,  ziyaretçilerin ve destekçilerin, kültürel miras ve çevreye ilişkin değerleri geliştirecek güçlü bir araç olarak görmeleri beklenmektedir.

AYTAM Hakkında daha geniş bilgiyi http://www.aytam.org.tr sitesinde bulabilirsiniz. 

Sizinle yüzyüze hiç karşılaşmadık fakat ben sizi kitaplarınız, araştırmalarınız, Türk Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu’ndaki çalışmalarınız, Afyonkarahisar ve İlçeleri Yardımlaşma Derneği’ndeki çalışmalarınızla, engin kültürünüz, insan sevginiz ve memleket aşkınızla yakından tanıyorum. Bu saygın kimliğiniz yanında bizim küçücük kalan hayal ve çabamızı size duyurmak ve desteğinizi almak için (size sormadan – çok özür dilerim) sizi bu uğraş yolunda oluşturduğumuz e-posta haberleşme grubuna dahil ettik. Haklı tepkiniz beni (gafama haşgeşdaşı yemişe döndürdü) ama hemen arkasından gönderdiğiniz e-postanız ile bize sevinç verdiniz.

Elbette sizin yardımlarınıza ihtiyacımız var. AYTAM Afyon Yerel Tarih Araştırmaları Merkezi için değerli görüş ve düşünceleriniz yolumuzu aydınlatacaktır. Bizi, başladığımız yürüyüşte yalnız bırakmayacak önerilerinizi ve desteğinizi bekliyoruz. Çok iyi bilirsiniz ki bu yardım ve destek  aslında sadece bize değil Afyonkarahisar’ımıza, ilçeleriyle, insanlarıyla hepimizedir. 

Sizinle yazışabilmekten çok memnun oldum. Buna vesile olan Sn. Seçkin Köse’ye şükranlarımı sunuyorum. İnşallah iletişimimiz hiç kesilmez. Dileğiniz gibi bundan böyle iletileri size, grup listesiyle değil de, kendi e-posta adresimden yollayacağım.

Sağlıcakla kalınız; derin saygılar sunuyorum.

Av.Kadir Daylık

23.12.2006

Sevgili Kadir Bey;

Kırılmamış olmanıza sevindim. Şahsen ve Dernek olarak yanınızda olacağımız tabiidir. Oluşturduğunuz Kültür Merkezine, Ankara'daki hemşehrilerimizin verebilecekleri belge, resim vs.olursa size ulaştıracağız. Zaman içerisinde, toplantılarımızda AYTAM'ı duyuracağız.

Başarılar diler; bu vesileyle YENİ YILINIZI VE BAYRAMINIZI KUTLAR; gözlerinizden öperim.

İ.Ü.NASRATTINOĞLU

 
20.000 kitap sahibi bir ilim adamı Yazdır E-posta
Yazar Av. Kadir Daylık   
Pazar, 17 Aralık 2006

İlim bakımından Afyon’un hayli talihli olduğu anlaşılmaktadır. Son yıllarda Afyon’a gelen büyük bir ilim adamı, kendisiyle beraber zengin bir hazineyi de beraberinde getirmiştir. Bu zat Ziraat Bankası Müdürü Fahri Bilge’dir. Büyük bir müesseseyi hiç aksatmadan idare etmenin mes’uliyeti yanında, ilime karşı olan bağlılığı da, bir iman halindedir. İstirahat saatlerini şahsi kütüphanesinde, değerli ilim ve sanat eserleri arasında geçirir. Zannıma kalırsa bugün memleketimizde hiç kimsenin 20.000 ciltlik bir kütüphanesi yoktur. Ama kitap, Fahri Bilge’nin bir nevi gıdası olduğu için o, varını, yoğunu bu kütüphaneye vakfetmiştir. Afyon’a taşınırken Fahri Bilge’nin kitaplarını 12 kamyonla getirdiği söylenir. Yine bir rivayete göre, oturduğu binanın, kitapların ağırlığı ile çökmesi ihtimaline karşı ev sahibi tarafından tahliye davası açılmıştır.

Fakat Fahri Bilge, bulunduğu şehirden başka şehre taşınacağı vakit her kitap ayrı ayrı ambalajlanır. Her sandığa boy ve mevzularına göre bu kitaplar yerleştirilir. Sonra, sayısı yüze yaklaşan bu sandıklar numara sırasına göre kamyonlara yüklenir. Bütün bunlardan çıkan netice şudur: 

Fahri Bilge, kitaba ve binnetice ilme karşı, akla sığmaz bir sadakat ve iman hissi içinde yaşar. Ömrünü; varlığını kitaplarına vermiştir. 20.000 ciltlik bu kütüphanenin yüzde on beşini el yazması kitaplar teşkil eder. Bunların arasında eski çağ şairlerinin üç yüzden fazla el yazması divanı vardır. Ayrıca yüzlerce şiir mecmuası, türlü ilim eserleri, müzehhep kitaplar Fahri Bilge’nin üstüne titrediği bir hazine teşkil eder.

Bu kütüphaneden birçok ilim adamlarımız faydalanmışlardır.

Fahri Bilge, gerek aruzla, gerek hece ile, epeyce şiir yazmış fakat bunları yayımlamamıştır. Divan tarzında yazdığı şiirlerinde aruzu, mutlak bir hâkimiyetle kullanır. Bazı şiirleri kendinden habersiz arkadaşları tarafından yayımlanmıştır. Bunların bir kısmı da bestelenmiştir. 

Fahri Bilge, Avrupa ve Amerika’daki ilim dernekleriyle, tanınmış şahsiyetlerle temas ve murakabe halindedir. Bir takım ilmi meselelerde onun görüşü ve fikirleri büyük değer taşır. Milletlerarası ilim cemiyeti başkanı Profesör George Sarton, Fahri Bilge’ye yazdığı mektuplarda, onun tetkiklerinden istifade ettiğini söylemektedir.

Fahri Bilge, bu tetkiklerini resmi vazifesinin yükünden kurtulduktan sonra yayımlamak arzu ve kararındadır.

29.04.1953 VATAN- Afyon İlavesi  

Fahri Bilge’nin kitapları ne oldu, merak ettim. İnternette yaptığım bir araştırmada şu bilgiye rastladım:

Fahri Bey, Ziraat Bankası’nda şube müdürlüğü yapması sebebiyle Anadolu’da birçok yeri dolaşmıştı. Fahri Bey, gerçek bir kitapsever ve çok önemli bir koleksiyoner olarak tanınıyordu. Fahri Bey öldükten sonra oğlu Aydın Bilge, birçok üniversite ile irtibata geçip babasının kitaplığının bir kısmını satmak istemiş. Chicago Üniversitesi basma kitaplara talip olarak satın almış, yazma kitapları da Kültür Bakanlığı kendi bünyesine dâhil etmiş. Onlar, Millî Kütüphane’nin yazmalar bölümünde Fahri Bilge Koleksiyonu adıyla halen mevcut. Aydın Bilge’nin kalan kitaplarının bir kısmını da İbrahim Yılmaz müzayede yoluyla satışa sunmuş.

 
Nerede kalmıştık?.. Yazdır E-posta
Yazar Av.Kadir Daylık   
Cumartesi, 16 Aralık 2006

29 Ekim 1981. O günden bu güne çeyrek asır geçmiş… “Her Yönüyle Akamas’ın Şehri, Şuhut” kitabı bu hafta elime geçince bir çırpıda okudum. Bir haftadır kendi kendime tekrarlıyorum; çeyrek asır, çeyrek asır, çeyrek asır…

Kitabın yazarları’ndan Öğretmen Musa Seyirci’nin bizlerden bir isteği, bir dileği var. Tarih karşısında utanmamak için, mutlaka yerine getirmemiz gerekiyor. Kitabını Halikarnas Balıkçısı’na ve Süleyman H. Gönçer’e sunan Musa Seyirci bakın ne diyor;

“Neden Şuhut Tarihi? Afyon Müze Müdürlüğü Şuhut Merkezinde saptama-belgeleme çalışmaları yapmak için bir ekip oluşturdu. Oluşturulan ekip üyelerinden birisi de bendim. Ekip üyesi Arkeolog arkadaşlarım ‘biz saptama-belgeleme çalışmaları yaparken, sen de Şuhut’un özlü bir tarihini yaz’ dediler. Bunun üzerine kaynak derleme çalışmalarına başladım. Bu derleme çalışmaları sırasında daha önce gazetecilik yapan ve Şuhut’un tarihi ile ilgilenen Avukat Refik Başyılmaz’la tanıştık. O, ‘çalışmaları geniş tutalım ve kitap haline getirelim’ dedi. Başyılmaz’ın önerisi doğrultusunda beraberce çalışmalara giriştik. Konumuz içine girdikçe gördük ki, Anadolu’nun bu soylu toprakları büyük bir uygarlık merkezi. Tarih hem çok eski, hem çok yeni. Çok eski; Synnada (Hisar) Höyüğü’nde yapılan satıh araştırmaları, Şuhut’un tarihini M.Ö. 3500-3000’lere götürüyor. Yine Roma döneminde bir başkent ve uygarlık merkezi. Bu dönemde yirmi iki şehre başkentlik yapıyor. Çok yeni; Atatürk ‘Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın’ tarihsel bir kararını burada (Şuhut Hacı Veli Evi’nde) veriyor ve sömürgen güçlere ilk darbeyi Şuhut’a yakın olan Kocatepe’de indiriyor. 

Yine, Yüce Atatürk, Kocatepe’de sömürgen güçlere indirdiği darbeyi Çal köydeki ünlü komutuyla tamamlıyordu. ‘Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir, İleri!’ Bir bakıma kültür önderi Atatürk, bu komutuyla Akdeniz’in ve Akdeniz Uygarlığı’nın geçmişten bu yana bizim olduğunu vurgulamak istiyordu.

‘Geçmişleri olmayan insanlar geleceklerini yaratamazlar, belirleyemezler’ Şuhut’lular bu konuda ne denli öğünseler yeridir. Köklü ve soylu bir geçmişleri var. Bir bakıma; Şuhut insanının tarihi, Şuhut’un tarihidir. Bazı tarihçilerin öne sürdüğü gibi Anadolu’nun tarihi 1071 ile başlamaz. Böyle bir davranış, kendimizi gurbette sanmaktır. Şuhut’un tarihini işlerken de göreceğiz: Anadolu’yu Roma’sından, Moğollarına, Bizanslılara varasıya dek birçok devletler fethetmişler, bugün ise hiç birisi yok ortada. 

Anadolu birçok devletleri, uygarlıkları kendi içinde eriterek geldi bu güne. Ve bizler 1071’lerde bu soylu toprakların üzerine geldik, fakat o günden bu yana hem erittik, hem eritildik. Sözün özü biz Anadolu’laştık. Anadolu Türkleşti… Kültür Kumaşı çok zengin olan soylu bir toprağın ve büyük bir uygarlık oluşumunun çocuklarıyız bu gün. Köklü bir uygarlık oluşumun çocukları olarak bize düşen ise ‘Anadolu Tarihi’ni kendi ayakları üzerine oturtmaktır’ Bunun için de kültürel kopartmalar yapmadan, ulusal bir kültür sentezine varmak için, yaşadığımız çağın toplumsal gerçeklerini ve karakteristik yapısını göz önüne alarak, tutarlı ve bilinçli bir gözle bu günden düne giderek gerçek Anadolu Tarihi’ni ortaya koymalıyız. İşte o zaman, genelde Anadolu’nun Tarihi, özelde Şuhut’un Tarihi kendi ayakları üzerine oturtulmuş olur. Bazı tarihçilerin yaptığı gibi Anadolu’da Türk’ün Tarihi’ni 1071’le başlatırsak Anadolu’nun Tarihi’ni giderek Türk’ün Tarihi’ni belinden kesmiş oluruz.

Biz burada Yüce Atatürk’ün Afet İnan’a yazdırdığı notlarda da değindiği gibi Anadolu Uygarlığı’nı, giderek Şuhut’un Uygarlığı’nı bütün olarak görmeğe çalıştık. Ama tamı tamına yaptık diye bir savımız yok. Amacımız, daha sonra köklü bir araştırma yapacaklara ışık tutmak, öğrencilere, öğretmenlere, geçmişini öğrenmek isteyen Şuhut’lulara yardımcı olmaktır. 

Bu çalışmanın içine bizi iten ve yardımlarını esirgemeyen Afyon Müzesi Müdürü Ahmet Topbaş’a, Arkeolog Saadet Özgündüz’e, Arkeolog Ahmet İlaslı’ya, elindeki bilgileri veren Mustafa Rüştü Timurtaş’a, Şuhut İlköğretim Müdürü H.Hüseyin Çınar’a, Şuhut’un Kel Berberi ve Halk Bilgini Ali Köksal’a, yazma işlerinde yardımcı olan Saadettin Koşar’a, Yakup Bozdemir’e, Halime Binbaş’a, Meral Akagündüz’e Öznur Pamuk’a ve Hazer Matbaası ilgililerine yardımlarından dolayı sağolun deriz.

Çalışmalarımızın, daha kapsamlı bir Şuhut Tarihi yazılmasına önayak olması dilekleriyle…"

Musa Seyirci – Öğretmen – 29 Ekim 1981 - Afyon

Evet; çeyrek asır önce Öğretmen Musa Seyirci, Avukat Refik Başyılmaz’la beraber derlemiş, toplamış ve bir kitap oluşturmuş, sonra da daha kapsamlı bir Şuhut Tarihi’nin yazılmasını dilemiş. Tarih karşısında utanmamak için borcumuz var; biz ne yaptık çeyrek asırdır? Nerede kalmıştık? Haydi!

 
<< Başa Dön < Önceki 1 2 3 Sonraki > Sona Git >>

Sonuçlar 19 - 22 Toplam: 22